1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

05.05.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu5 Mayıs 2004
https://p.dw.com/p/Abup

Irak’taki işkence iddiaları, Almanya’da benzin fiyatlarındaki rekor artış ve hükümetin tasarrufa teşviki kaldırma planı bugünün Alman basınında öne çıkan konular arasında yer alıyor...

Amerikan askerlerinin Iraklı tutuklulara insanlıkdışı muamelelerini gösteren fotoğrafların yankısı sürüyor. Stuttgarter Zeitung gazetesinin yorumunda şu satırlar yer alıyor:

"Demokrasi ve hukuk devleti adına taarruza geçen Amerikan ordusu, Saddam Hüseyin’e haklı olarak yöneltilen suçlamalara benzeyen gaddar yöntemler kullanıyor. Amerika bir daha hukuk, özgürlük ve insan hakları savaşçısı olarak devreye girdiğinde nasıl inandırıcı olacak? Sadece fotoğrafların kendisi değil, Amerikan yönetiminin olaya tepkisi de şoke ediyor. Ordu durumu aylardır biliyor, ama Savunma Bakanı Rumsfeld’in haberinin olmadığı savunuluyor. Suçlular ihtar alıyor, ancak ordudan atılmıyor. Rumsfeld de görevine devam ediyor. Bush, Cheney, Rumsfeld, Rice, Perle ve diğerleri... Amerika’nın zirvesindeki siyasetçilerin kendi ülkelerinin itibarını bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar sistematik bir şekilde harap edebildiklerini anlayabilmek mümkün değil.’’

Schwaebische Zeitung gazetesinde ise şu satırları okuyoruz:

‘’Amerikan askerlerinin ifadelerinde, tutukluların sorgulamaya beyinsel ve fiziksel olarak hazırlanmalarının rutin bir uygulama olduğu belirtiliyor. Tacize uğrayan Iraklılar'ın fotoğraflarını içeren CD’lerin orduda elden ele dolaşması, bu suçun hesabının sorulmayacağını düşündüklerini gösteriyor. Bush yönetimi kötü muamelenin işgal güçlerinin meşru taktiği olmadığını dünyaya göstermek zorundadır. Bu da ancak hapishanelerin bağımsız teftişe açılmasıyla olur. Aksi takdirde, Amerikalılar’ı Irak’ta Fransızlar'ın Cezayir’de yaşadıklarıyla aynı kader beklemektedir. Savaşı kazanırlar, ama insanların kalplerini ve beyinlerini kaybederler.’’

Münchner Tageszeitung gazetesinin yorumunda ise Amerikan ve İngiliz diplomatların, hükümetlerinin Ortadoğu ve Irak politikasını eleştiren bildirileri konu alınıyor:

‘’Yaklaşık 100 diplomat tüm diplomasiyi bir kenara bırakıp hükümetlerinin izlediği politikaya karşı kamuoyu önünde görüş bildiriyorsa, gerçekten de ortada büyük bir memnuniyetsizlik ve endişe var demektir. 52 eski İngiliz büyükelçinin Blair hükümetinin politkalarını sert dille eleştirmelerinin ardından şimdi de 50 Amerikan diplomat Bush yönetiminin Ortadoğu ve Irak politkalarını topa tuttu. Amerikan halkında çoğunluk hala Bush’a güveniyor. Ancak giderek daha dramatik bir şekilde yayılan işkence skandalı bu güvenin hızla kaybolmasına yol açabilir. Çünkü Bush’un 2003 yılı sonbaharından beri işkence olaylarından haberdar olduğu, buna rağmen bilerek hasıraltı ettiği şüpheleri güçleniyor.’’

Nürnberger Nachrichten gazetesi, Hristiyan Sosyal Birlik partisi Genel Sekreteri Markus Söder’in Türkiye’nin AB üyeliğini engelleyecekleri yönündeki sözlerini yorumluyor:

‘’Hristiyan Sosyal Birlik partisindeki popülistler vazgeçmiyor: Seçmenlerin hafızasının zayıflığına güvenerek şu parolayı izliyor: Eğer 2004 yılında bana oy kazandırmayacaksa Helmut Kohl yönetimindeki son Hristiyan Birlik hükümetinin politikasından banane? Hristiyan Sosyal Birlik Genel Sekreteri, insanların akıllarıyla değil, karınlarından karar vermeleri için yapay bir duygusallık politikası izliyor. Parti, eldeki veri ve bilgilere aykırı bir şekilde, gerçekleri gözardı ederek Avrupa Parlamentosu seçimlerini Türkiye’nin AB üyeliğine karşı bir halkoylamasına dönüştürmek istiyor. Hristiyan Birlik partilerinin, yine kendi iktidarları döneminde onaylanan ve AB ortak politikası haline gelen çizgiden vazgeçmeleri ikiyüzlülük kokuyor. AB devlet ve hükümet başkanları 1997 yılında Türkiye’nin AB üyesi olabileceğine karar verdi. Zirvenin sonuç bildirgesinde zamanın Başbakanı Helmut Kohl ya da Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher’in karşı görüş bildirdiklerine dair bir kayıt da bulunmuyor."

Almanya’da benzin fiyatlarında yaşanan rekor artış gözleri petrol ihraç eden ülkelere çevirdi. Volksstimme gazetesinde konuyla ilgili şu yorum yer alıyor:

‘’Tırmanan fiyatlar, öfkeli otomobil sürücüleri. Almanya’nın benzin istasyonlarında kriz yaşanıyor. Sıradan vatandaş durumu kime şikayet edecek, fiyat artışı karşısında kim birşey yapabilir? Ve asıl önemlisi suçlu kim? Son dönemde euro'nun değer kazanmasıyla büyük miktarda dolar kaybeden petrol ihracatçısı ülkeler şimdi gelirlerini artırarak açılan delikleri kapamaya çalışıyor. Petrol üretimini artırmayı düşünen ise yok gibi görünüyor."

Alman Ekonomi Bakanı Wolfgang Clement’in tasarruflara devlet teşvikinin kaldırılması için açıkladığı girişim Alman basınında genelde olumsuz yankı buldu. Hannover şehrinde yayınlanan Neue Presse gazetesinde şu satırlar yer alıyor:

"Tam da bir süre önce tüketimdeki isteksizlikten yakınan Ekonomi Bakanı şimdi vatandaşların vergi yükünü artırarak ceplere biraz daha dalmak istiyor. Bu bir çelişkidir. Clement’in bu girişime gerekçe olarak gösterdiği düz mantık şu: Almanlar, tasarruf konusunda dünya şampiyonu. Bu yüzden tasarrufların bir de devlet tarafından teşvikine gerek yok. Bu mantık durumun iyiye gitmesini sağlamaz. Clement’in planından çıkacak sonuç başka yönde olmalı: Cebine giren net geliri azalan vatandaş daha az tasarruf etmeyecek, daha az satın alıp daha az tüketecektir."