1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Presseschau

4 Kasım 2009

Bugün Avrupa basınında Çek Cumhuriyeti'nin sonunda onayladığı Lizbon Antlaşması ve Obama'yı başkanlık koltuğuna oturtan seçimlerin birinci yıldönümüyle ilgili yorumlar öne çıkıyor.

https://p.dw.com/p/KOLV
Çek Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Vaclav KlausFotoğraf: AP

AB’nin geleceğini şekillendirecek Lizbon Antlaşması’na uzun süredir muhalefet eden Çek Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus’un, Brüksel'den kopardığı bazı tavizler ve Çek Anayasa Mahkemesi'nin onay kararının ardından antlaşmayı dün imzalaması gazetelerde geniş yer buluyor. Paris Normandie gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

"Nihayet başardık.(...) 27 üye ülke için küçük ve basit bir iş değildi, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bu başarıya ulaşılmasında oynadığı etkili rol için gurur duyabilir. Ancak Birliğin geleceği konusunda ortaya çıkan sorunun yanıtı mutlaka olumlu olacak diye bir şart yok. (...) Büyük olasılıkla bundan sonra da en az şimdiki kadar büyük sorunlar olacak. Avrupa öncelikle kendisini sürekli temsil edecek bir kişi seçecek. Bu konuda ilk dönemlerde İngiltere eski Başbakanı Tony Blair favori olarak gösteriliyordu. Şimdilerde ise bu görev için Belçika Başbakanı Herman Van Rompuy'un adı geçiyor. Rompuy, utangaç bir insan ve bir ışıltısı yok, diğer yandan kendisinin bir uzlaşma ustası olduğu söyleniyor. Ayrıca Birlik üyesi ülkelerin devlet başkanlarını gölgede bırakmayacak, onların istediği bütün özelliklere sahip."

İsviçre'den Basler Zeitung'un aynı konuyla ilgili yorumu şöyle:

"Lizbon Antlaşması'nın engellenmesi yönündeki son umutlar tükendi, Vaclav Klaus antlaşmayı imzaladı. İngiliz muhafazakarların lideri David Cameron da Lizbon'a karşı direnişine son verdi. AB'nin önündeki engeller ortadan kalkmış oldu. Lizbon Antlaşması'nı kaleme alanlar, Birliğin daha demokratik, şeffaf ve yapıcı olacağı sözünü veriyor. Birliğin buna çok acil ihtiyacı var. Ancak Lizbon Antlaşması bu yönde atılmış ilk küçük adım. Antlaşma, şimdi AB için bazı seçeneklerin kapısını açıyor. Ancak bu seçenekler mutlaka kullanılmalı."

Polonya'nın muhafazakar Rzeczpospolita gazetesi aynı konuyla ilgili yorumunda, Lizbon Antlaşması'yla ilgili karamsar bir tablo çiziyor:

"Avrupa hiçbir zaman bir güç olmayı başaramayacak, çünkü çağın getirdiği koşullar doğrultusunda intihar etti. Bu antlaşma, onun Hrıstiyan köklerini kesiyor. (...) Günümüzde bizleri Krakau'daki Marien Kilisesi, Paris'teki Notre Dame ya da Sikstin Kilisesi değil, Lizbon Antlaşması, MTV, İbiza'da tatil yapmak ya da homoseksüellere hoşgörülü olmak bağlıyor. Vaclav Klaus çığır açan imzasını attığında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İtalya'da devlet okullarında haç figürlerinin duvarlara asılmasının, insanların özgürlüğünü zedelediği kararını verdi. Aynı anda İspanya'da okula giden çocuklar, homoseksüelliğin ne kadar harika olduğunu öğreniyor."

Darmstädter Echo gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

"Lizbon Antlaşması'nın zorlu onay süreci nedeniyle, AB'nin en büyük sonuncu reformunda sergilenin güç gösterisinin, bir kez daha sergileneceğini düşünmek neredeyse imkansız. Ancak AB kurulduğu 1957'den bu yana kendisine şüpheyle bakanları ya da eleştirenleri cezalandırırken, politik ve ekonomik olarak istikrarlı bir ittifak olma yönünde gelişti. Ne basit bir devletler topluluğu, ne de daha karmaşık bir federal yapı olduğunu gösterdi. Avrupa'da çekici ve büyüleyici bir güç haline geldi. Bu başarılı tarihin nasıl devam edeceğine gelecek nesiller karar verecek."

İtalya'nın muhafazakar Corriere della Sera gazetesi ise bugünkü sayısında Barack Obama'yı ABD'nin 44'üncü başkanı yapan seçimlerin yıldönümünü değerlendiriyor. Gazetenin yorumu şöyle:

"George Bush başkanlığı döneminde, 'ABD İmparatorluğu'nu savundu, bunu temsil etti. En yakın destekçisi eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney, genç siyasi ABD Başkanı Barack Obama'yı ABD'nin büyük bir ulus olması yolunda tehlike olarak görüyordu. Şimdi ABD'nin içinde bulunduğu gerçek krizin ekonomik krizden daha çok, bir kimlik krizi olduğu tespitinde bulunabiliriz. Ülke, Obama'nın başkanlık süresinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra, bu yüzyılda ne olmak ve ne yapmak istediğine karar vermeli. İşte bu noktada Obama'nın hayali, Cheney ve taraftarlarından çok radikal biçimde farkılılık gösteriyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa