1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap4 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/Aboc

Avrupa basınında bugün, Fransa’nın başkenti Paris’in banliyölerinde yaşanan ve giderek şiddetlenen sokak çatışmalarını sayfalarına taşıyor. Paris sokaklarında yaşanan şiddetin sebepleri analiz ediliyor, çözüm yolları aranıyor.

İlk olarak muhafazakar Norveç gazetesi Aftenposten’de Paris’de şiddet olayları şöyle değerlendiriliyor:

“Fransız hükümeti şimdiye dek yıkım ve kundaklamalara son vermeyi başaramadı. Çatışmalar ikinci haftaya girdi. Yetkililer er ya da geç şiddeti durduracaktır. Ancak içte yapılması gereken reformaları başlatabilecekler mi? Sokaklarda savaşanlar iş olanakları yaratacak olan ekonomik değişiklikleri yapabilecekler mi? Bu şüpleli. Yakında son bulsalar bile, Paris’te yaşanan çatışmalar daha siyasetteki etkisini göstermedi.“

Alman Münchner Merkur gazetesi ise Paris olaylarına ilişkin şu yoruma yer veriyor:

„Bu kaos yeni değil. Ateşe verilen otomobillere, bariktalara 80’li yıllarda bu yana rastlanıyor Paris banliyölerinde. Fakat bu sefer farklı olan şu: Orada yaşanan şiddetin yarattığı şok dalgası Fransa sınırlarını aştı. Fransa önemli bir sınav veriyor. Hükümet bu sefer kontrolü sağlaycaktır. Gerekirse aşırı şiddete başvurmaktan kaçırmayacaktır. Ama bu yapılırken, oluşan sosyal yaralar da giderek derinleşecek. Ve asıl sorun çözülmemiş olacak: Kitlesel işsizlik ve varoşların oluşması. Öyle semtler var ki doktorlar bile ilk yardıma giderken polisi arkasına alıyor. Bu semtlerde devlet haklarını çoktan kaybetmiş.“

Almanya’da, Düsseldorf’ta yayımlanan Rheinische Post gazetesi ise, „İç savaş değil“ başlığını kullanıyor. Rheinische Post, benzer olayların başka ülkelerde de yaşanabileceğine dikkat çekiyor:

„Yanan arabalar, kundaklanan mağazalar, taş atan gençler ve karşılarında devletin temsilcileri… Görüntüler bir iç savaşa andırsa da iç savaş yaşanmıyor. Birkaç gecedir Paris banliyölerinde sosyopolitik bir vulkan patlamasından başka bir şey değil. İkinci ve üçüncü nesil göçmenlerin öfkelerini kamuya yöneltiyor. Burada yaşananlara benzer şeyler, Ekim ayı sonunda İngiltere’de Birmingham’de de yaşandı. Sepebi bulmak için çok gerilere bakmak gerek. Avrupa’nın iş gücüne ihtiyacı vardı ve o zaman İngiltere ve Fransa’nın eski sömürgelerinden insanlar bu ülkelere getirildi. Fakat bu dinleri ve kökenleri farklı olan bu insanların sosyal entegrasyonu konusunda kimse kafa yormadı. Şimdiyse devlet duruma el koyarak burada yaşanan şiddete son vermek istiyor. Ama problem ortadan kalkmıyor.“

Financial Times Deutschland, sokaklara taşan şiddetin, Fransa’nın sosyal poltikalarının başarısızlığının göstergesi olduğunu yazıyor:

„Toplumdan kendini soyutlayan, hatta topluma saldran bir alt kültür gelişiyor. Fransa’da durumu kötüleştiren faktörleri şöyle sıralamak mümkün: Sömürgecilik geçmişi. Laik bir devletle radikal İslamın çarpışması. İçişleri Bakanı Sarkozy geç kaldı. Önemli olan eğitim ve iş olanakları sağlayarak gençlere sosyal enetgrasyon şansını tanımak. Fransız sosyal modeli başarısız oldu.“

İngiliz Times gazetesinin değerlendirmesi ise şöyle:

„Fransız hükümeti şiddet olayları karşısında yanlış tepki verdi. Önclikle şiddetin dinmesi gerek. Polisin gücüne toplum daha fazla öfke ve şiddetle karşılık verdi. Fransa, azınlık politikasının nasıl çöktüğüne tanıklık ediyor. Hükümet siyaset anlayışını değiştirmesi gerektiğini daha yeni anlamışa benziyor. Aksi takdirde birkaç yerde yaşanan şiddet başka yerlere de sıçrar.“

Almanya’nın yerel ölçekli gazetelerinden Nürnberger Zeitung gazetesi de gelişmeleri şöyle yorumluyor:

„Paris hükümeti, şimdi alelacele çözüm aramaya başladı. ‚Pislik’ tanımlaması kullanılırken, toplumdan destek umuldu ama bu ters tepti. Başbakan şimdi hem polis gücüne hem de reform planının ikna ediciliğine güveniyor. Fakat bunun için daha erken davranmak gerekirdi.“

Başka bir ülkeye Amerika birleşik devletleri’ne uzanıyoruz. İtalyan La Republica gazetesi, Washington’da yaşanan CIA skandalına yorum sütünlarına taşımış:

„Başkan Bush’u zor günler bekliyor. Libby davasının 2006 yazına kadar sonuçlanmayacak olması, bu meselenin kongre ve seneto seçimlerinde konu edileceği anlamına geliyor. Bush zaten kıpırdanmalar olan partisinde disiplini sağlarken zorlanacak. Bu durum da Bush’un rakipleri Demokratlar’ın yeniden umutlarını yeşirtti.“

Basın özetlerine, İsrail Başbakanı Yitzak Rabin’in öldürülmesinin 10. yıldönümüne ilişkin, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde yer alan bir yorumla son veriyoruz:

“Rabin’in ölümünden 10 yıl sonra barış süreci tıkandı. Daha üç ay önce İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilişi kutlanıyordu, şimdiyse o coşkudaneser yok. Barışa doğru önemli bir adım olarak nitelenen bu gelişmenin aslında bir hayal olduğu anlaşıldı. İsrail tekbaşına bölgenin geleceğini planlıyor. Filistinliler ise kendi devletlerini oluşturmaktansa, Ortaçağ’dan kalma bir savaşın içindeler.“