1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.09.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap4 Eylül 2006
https://p.dw.com/p/AblC

Haftanın ilk gününde, Alman gazetelerinin yorum sayfalarında ön plana çıkan konu, İran ve Batı ülkeleri arasında yaşanan ihtilaf. Ayrıca Frankfurter Allgemeine gazetesinde, Cumurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun son raporuna ilişkin bir yorum göze çarpıyor.

İran ve Batı ülkeleri arasında yaşanan kriz, Almanya’nın yüksek tirajlı gazetelerinden Südddeutsche Zeitung’da şöyle yorumlanıyor:

“İran konusunda artık gerçekleri görmek gerek. Bir kere Tahran yönetimi müzakere masasına oturmak niyetinde değil. İkincisi ise İran’ın atom bombası sahibi olması bugünden yarına engellenemez. Savaşı gündeme getirmek ise işleri iyice çıkmaza sokuyor. Tahran’a BM aracılığıyla baskı yapılabilir; ama elbette uluslararası hukuk çerçevesinde! Çözüm savaş değil, yaptırım. Ancak yaptırımların da farklı şekilleri var. Akılcı olanları tercih etmek gerek. Örneğin petrol çıkarma teknolojilerinin arzında bir kısıtlamaya gidilebilir. Bu Tahran yönetiminin canını yakar. Bir takım başka ticari önlemler alınabilir Kuzey Kore bu konuda iyi bir örnek. Şimdi artık harekete göçmenin zamanı. İran, Batı’nın sadece boş tehditler savurduğunu düşünememeli.“

Berlin merkezli Tageszeitung’da da aynı konuya ilişkin bir yazı kaleme alınmış. “Yaptırımlar sadece İslamcıların elini güçlendirir“ başlığıyla şu satırları okumak mümkün:

“ABD ve İsrail, Afganistan ve Irak’ta yaşananlardan ders çıkarmalıydı. Ama Lübnan ve Gazze’de yaptıklarına bakılırsa, hiç de ders almamışlar. İran’da radikal İslamcıların bu denli güçlenmesinin nedenlerinden biri de ABD’nin izlediği politikadır. Öyle ki, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ı birçok İslamcının gözünde kahraman yapan da yine ABD’dir. Şimdi de BM Güvenlik Konseyi gülünç duruma düştü. Tahran’a tanıdığı süre doldu ama hiçbir şey yapamıyorlar. Zaten Rusya ve Çin baştan beri yaptırımlara karşıydı. Şimdi Avrupalılar da geri adım attı; İran’a yaptırım uygulamanın kendilerine zarar vereceğini nihayet anlamış bulunuyorlar. Peki ABD cephesinde durum ne? ABD Başkanı George Bush ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e bakılırsa, İran savaşı kapıda. Ancak ABD, tek başına hareket etmeye korkuyor. NATO’nun duruma el koyması isteniyor. Sorun şimdi şu: Acaba başta Almanya ve Fransa olmak üzere. Avrupa ülkeleri ABD’ye “evet“ der mi? Derlerse bunun vahim sonuçları olur…“

Yerel ölçekli gazetelerden Stuttgarter Zeitung ise BM Genel Sekretei Kofi Annan’ı överken, Tahran’ın sağduyulu davrandığını yazıyor:

“İran yönetimi, BM Genel Seknereti Annan’a işbirliği yapacakları konusunda garanti verdi. Bu iyi bir işaret. Annan da Tahran’ı ziyaret ederek doğru bir davranışta bulundu. ABD’nin bu konudaki inatçı tavrı baştan sona yanlış. Çünkü sorun sadece müzakere yoluyla çözülebilir.“

Frankfurter Allgemeine gazetesinde ise Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun raporuna yer verilmiş:

“Türkiye Cumhuriyeti bir kez daha, Müslüman olmayan azınlıkların Türk vatandaşı sayılmadığını gösterdi. Öyle ki, Türk vatandaşı olsalar bile, yabancı sayılıyorlar. TC kuruluşu olan azınlık vakıflarını ’yabancı tüzel kişilik’ sayan Devlet Denetleme Kurulu raporu aydınlar tarafından tepkiyle karşılandı. Anlaşılan Denetleme Kurulu üyeleri böyle bir tepki beklemiyorlardı. Bu rapor belki provokasyon amacı taşımıyor ama sonuçta temelde yatan zihniyeti açığa çıkarıyor. Zira Türkiye, gayri Müslümlerin Türk vatandaşı sayılması, azınlık vakıflarının mülk edinmesi gibi konularda sorun yaşıyor. Kimi entelektüller bunu Osmanlı’ya bağlıyor. Ama öyle veya böyle bu rapor, “Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür hükmünü““ taşıyan Anayasa’nın 66. Maddesi’nin hala, devleti idare edenlerin kafasında yer etmediğini gösteriyor.“