1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.08.2009 - Alman basınından özetler

4 Ağustos 2009

Alman sosyal demokratların iddialı seçim programı, NATO’da Rasmussen dönemi ve İsrail siyasetinde Lieberman tartışması, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konularını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/J39R
Fotoğraf: AP

Alman gazetelerinden derlediğimiz günün basın özetlerinde önce, Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesinin, Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin başbakan adayı ve Dışişleri bakanı Frank-Walter Steinmeier’in dün açıkladığı seçim programıyla ilgili yorumunu sunuyoruz:

“Sosyal demokrat başbakan adayının, yarının çalışma hayatını konu alan 67 sayfalık programında 4 milyon kişilik ek istihdam vaat edilmiyor, sadece hangi alanlarda istihdam yaratılabileceği anlatılıyor. Bu program, Steinmeier'in ekonomik ve sosyal ilişkileri en ince ayrıntısına kadar kavrama yeteneğini ortaya koyuyor. Steinmeier son derece titiz bir politikacı. Lakin Steinmeier, ortaya koyduğu programın karmaşıklığı ve düşüncelerini kısa ve anlaşılır cümlelerle anlatamama zaafı yüzünden oldukça sıkıntı çekecektir.”

Berliner Zeitung gazetesi ise Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin 2008 krizinden ders almadığını ve ekonomik hayatın ‘sürekli değişkenlik’ içinde olduğunu kavrayamadığını öne sürüyor. Düsseldorf merkezli Westdeutsche Zeitung'un aynı konudaki yorumu ise özetle şöyle:

“Kimin daha samimi olduğu tartışma götürür: 2020 yılına kadar istihdamı 4 milyon artırmayı hedefleyen Steinmeier mi, yoksa hazinenin tamtakır olduğu bir dönemde vergileri azaltmayı vaat eden Hristiyan Birlik Partili politikacılar mı? Tam istihdamın bütün siyasi partilerin en önemli hedefi olması gerektiğini Birlik Partileri de biliyor. Nitekim onların ortak seçim programında da, sosyal piyasa ekonomisinin mimarı Ludwig Erhard’ın ‘herkese refah payı’ ilkesinden hareketle, herkese iş vaat ediliyor. Bu bakımdan Steinmeier’in vizyonuyla aralarında önemli fark olduğu söylenemez.”

Basın özetlerine Frankfurter Allgemeine Zeitung'un NATO'nun askerî müdahale politikasını konu alan yorumuyla devam ediyoruz:


“Yeni NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in görevdeki ilk gününde, ittifakın bir milyar kişinin kati güvenlik sigortası olduğunu söylemesi boşuna değildi. Güvenlik söz konusu olduğunda, NATO vazgeçilmezdir. Üyeleri, görev, taktik ve tehlikelerin değerlendirilmesinde bazen görüş ayrılığına düşseler de... Şimdilik NATO’nun başlıca görevinin askeri müdahaleler olduğu ve Afganistan misyonunun tartışma götürmez öncelik taşıdığı inkâr edilemez. Rasmussen’e, müttefiklere başarısızlığın felakete yol açabileceğini hatırlatma görevi düşüyor.”

Neue Osnabrücker Zeitung'un aynı konudaki yorumunda NATO müttefiklerinin birlikte hareket etmeleri gerektiğine işaret ediliyor:

“Yeni Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen Afganistan’ı NATO’nun öncelikli hedefi ilân ediyor. Müttefiklerin sivil ve askerî alanda daha fazla angaje olmaları gerektiği şeklindeki analizinin, inkâr edilemeyeceğini bilse de Amerikalılar dışındaki ittifak üyeleri, Afganistan’ı arka kapıdan terk etmek için fırsat kolluyor. Bunların başında da kritik savaş bölgelerinden uzak duran Almanya geliyor. Kanada ve Hollanda, uzun süre cephenin en önünde kaderlerine terk edilen askerlerini ateş hattından çekmek istiyor. Şimdiye kadar elde edilen sonuçtan memnun olmayan ve sadece Temmuz ayında 22 askerini kaybeden İngilizler de artık baştaki kadar hevesli değil. NATO dört yıl sonra karşısında günümüzdekinden daha istikrarlı bir Afganistan bulamayacaktır. En azından NATO’nun anladığı istikrar olmayacaktır.”

Basın özetlerine Süddeutsche Zeitung'un İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ı konu alan satırlarıyla son veriyoruz:

“İsrail Dışişleri Bakanı hakkında söyleyecek şey kalmadı. Bütün dünya, sözünü tutup istifasını vermesini bekliyor. Dikkatler asıl, Lieberman’ı İsrail’in bir numaralı diplomatı yapan Başbakan Netanyahu’ya çevrilmeli. Netanyahu, Arap düşmanı ve kışkırtıcı bir yerleşimciyi dışişleri bakanı yapmakla barış sürecine değer vermediğini göstermiştir. Yeteri kadar düşmanı olan İsrail’in dosta ihtiyacı var. Lieberman giderse eski dışişleri bakanı ve şimdiki muhalefet lideri Livni’nin koalisyona katılması gerekir. Livni, Lieberman kâbusunu unutturup barış sürecinde ilerleme kaydetmeye muktedirdir.”

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa