1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.05.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Murat Çelikkafa4 Mayıs 2005
https://p.dw.com/p/Abqj

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in Türkiye ziyareti, pekçok Alman gazetesinin yorum sütunlarında geniş bir şekilde konu ediliyor. Daha ziyade Türkiye’nin AB üyelik süreci üzerinde eleştirel yaklaşımlar içeren yorumlardan ilkini Düsseldorf’ta çıkan ekonomi gazetesi Handelsblatt’tan seçtik:

“Türkiye, AB adaylığı konusunda iyi bir yolda değil. İçteki reform süreci çok yavaş işliyor. Ülkedeki AB taraftarlarının sayısı giderek azalıyor, karşıtların sayısı ise artıyor. Pekçok Türk, AB’ye zaten yeterince taviz verildiğini düşünüyor. Egemenliğe ilişkin daha fazla hak ve yetkinin Brüksel’e devredilmesinin özbenliğin kaybedilmesi tehlikesine yol açabileceği savunuluyor. Tüm bunlar, Türkiye ile AB arasındaki uçurum aslında ne kadar derin olduğunun açık bir göstergesi. Türkler, Avrupa olgusunu oluşturan rönesans, reformasyon, aydınlanma, halk ihtilali gibi geçmişteki hiçbir manevi ve sosyal oluşumun içinde yer almadı çünkü. Aralık ayında verilen ve Ankara ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasını öngören kararın aceleyle alındığını bugün Gerhard Schröder ve Joschka Fischer gibi Türkiye’nin en ateşli destekçileri bile kabul etmek zorunda kaldı.“

Türkiye’deki reform sürecini tenkid eden bir başka yorum da Münster kentinde yayımlanan Westfälische Nachrichten adlı gazetede yer alıyor:

“AB’nin sadece ekonimik birlik değil aynı zamanda bir değerler birliği olduğunu Ankara şu aşamada idrak etmekte güçlük çekiyor. AB üyeliği, Brüksel’e karşı içişlerinde de tam bir şeffaflık anlayışının kabul edilmesi anlamına geliyor. Ayrıca diğer Birlik üyelerinin eleştirilerine kulak tıkanmaması gerekiyor. Türkiye gerçekten de AB’ye yaklaşmak istiyorsa, geçmişine ilişkin pek de hoş olmayan sorulara muhatap olmaya da göze almalıdır.“

Hannoversche Allgemeine Zeitung ise yorumunda, Schröder’in ziyaretinin olumlu bir etki yapabileceği ihtimali üzerinde duruyor:

“Başbakan Schröder, Türkiye’nin 2004’de ulaştığı çizgiye yeniden dönmesini isteyebilir. Kararlaştırılan reformlar hayata geçirilmeli, Türkiye, Ermenistan ve AB üyesi Kıbrıs ile ilişkilerini iyileştirmelidir. Durum biraz karmaşık gibi görünüyor: Türkiye’de bir duraklama döneminden bahsedilemez, ancak ilerlemenin yeterli olduğunu savunmak de mümkün değil. Sırf bu yüzden Ankara’ya üyelik konusunda olumsuz yanıt verilmesi, AB tarafından tetiklenen olumlu gelişmelere ket vurabilir. Ancak Türkiye taraftarları bunun arkasında çok da fazla sığınıp rehavete kapılmamalı. Çünkü üyelik müzakereleri, sırf Kıbrıs yüzünden bile başarısızlıkla sonuçlanabilir.“

Almanya’nın doğusunda çıkan etkin gazetelerden biri olan Leipziger Volksteitung’da yeralan Tükiye ile ilgili yorumda, Schröder’in ziyaretinin, reformların hızlandırılması adına pek bir işe yaramayacağı savunuluyor:

“Türkiye, AB’ye üye olabilecek olgunluğa henüz ulaşmadı. Bu gerçek, Aralık ayında alınan ve Ankara ile 3 Ekim’de üyelik müzakerelerinin başlatılması kararında etkili olan Türkiye yanlısı pekçok Avrupalı lideri de karamsarlığa itiyor. Bunlardan biri olan Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in çekingen bir tavırla Türkiye konusunda frene basması da bu yüzden. Federal Başbakan, Türklerin mentalitelerini değiştirmelerini ve reformların –dönüşü olmayacak şekilde- uygulamaya geçirilmesini talep ediyor. Schröder’in bu şekilde Ankara’nın rotasını değiştirmeyi başarması ise pek mümkün görünmüyor.“

Kuzeydoğu Almanya’daki Rostock kentinde yayımlanan Ostsee-Zeitung’daki yorumda ise Schröder’in ziyaret programına Fener Ortodoks Rum Patrikhanesi’ni de dahil etmesinin anlamlı olduğu kaydediliyor:

“Türkiye’de milliyetçi akımların yükselişe geçtiği ve reformların yavaşladığı bir dönemde Almanya Başbakanı Gerhard Schröder hem ’reformcu başbakan’ Erdoğan’ı cesaretlendirmek hem de ülkedeki insan hakları ve azınlıkların durumu gibi alanlarda iyileştirme sağlamak için Türkiye’yi ziyaret ediyor. Bu çerçevede Fener Rum Patriği I. Bartholomeus’la da biraraya gelmek suretiyle gayrimüslimlere daha fazla haklar tanınması yolunda bir mesaj vermeyi de arzuluyor.“

Stuttgarter Nachrichten gazetesi ise Hristiyan Birlik Partileri’nin ortaya attığı ve Türkiye’ye tam üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık“ statüsü tanınması şeklindeki öneriye atıfta bulunduğu yorumunda şu görüşleri dile getiriyor:

“Her iki tarafın da selameti açısından Türkiye’nin geleceğinin AB ile bir imtiyazlı ortaklık üzerine kurulu olması gerektiğine ilişkin emâreler her geçen gün daha da artıyor. Ancak Kuzey Ren Vestfalya’da bu ay yapılacak ve 180 binden fazla Türk kökenlinin seçme hakkına sahip olduğu seçimlerde Başbakan Schröder’in bunu telaffuz dahi edemeyeceği ise muhakkak. Belki de Türkiye konusundaki açmazlar, AB’nin de kendi içinde daha eleştirel olmasına ve azami kapasite sınırlarını yeniden tartışmasına vesile olabilir. Daha bu alanda katedilmesi gereken hayli mesafe olduğu aşikâr.“