1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.05.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu4 Mayıs 2004
https://p.dw.com/p/Abuq

Almanya’da koalisyon hükümetinin küçük ortağı Yeşiller’in göç yasası görüşmelerinin sona erdiğini açıklaması, Irak’taki Amerikan askerleri ile ilgili işkence skandalı ve Ortadoğu’daki durum bugünün Alman basınında öne çıkan konular...

Bugünkü Alman basınında yer alan yorumlar, Göç Yasası konusunda yaşanan fiyasko üzerine yoğunlaşıyor. Pforzheimer Zeitung’un yorumunda şu satırlar yer alıyor:

"Ne kadar yazık! Hem Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu, hem de tüm ülke için. Burada kim suçlu? Göç Yasası konusunda her iki taraf da. Hristiyan Birlik partileri her yabancı potansiyel suçluymuş gibi davrandı. Yeşiller de halkın İslami teröre karşı haklı korkusunu umursamadığı izlenimini verdi. Sonuç, asıl önemli noktanın geri plana itilmiş olması. Giderek yaşlanan nüfusunun sosyal sorunlarını hafifletebilmek için Almanya’nın göçe ihtiyacı var. Bu konuda işvereninden sendikasına neredeyse herkes hemfikir. Ülkenin önünü tıkayanlar yine siyasetçiler."

Freiburg’da yayınlanan Badische Zeitung gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"Göç Yasası görüşmelerinin kesilmesiyle Almanya’yı modernleştirmek için büyük bir fırsat tepilmiş oldu. Yeni yasa göç ile ilgili net kurallar getirebilir, yeni göçmenlerin üzerindeki bürokrasi yükünü hafifletebilirdi. Entegrasyon teşvik edilip yaşam kolaylaştırılabilir, ülkelerinde takibata uğrayan, işkence görenlere yeni bir yuva sunulabilirdi. Olabilirdi, olabilirdi. Ama Hristiyan Birlik partileri istemedi. Sürekli yeni taleplerde bulundular. İçişleri Bakanı Schily de onlara yaranmak için en saçma önerilerine bile boyun eğdi. Bunları yaparken koalisyon ortağı Yeşiller’i arkadan vurmak Schily’i rahatsız etmedi."

Hamburg’da yayınlanan Financial Times Deutschland gazetesinde yer alan yorumda da Hristiyan Birlik partileri ve İçişleri Bakanı Schily eleştiriliyor:

"Birlik partileri ve Schily, Göç Yasası'nın hedefe ulaşmasına az bir yol kalmışken karaya oturmasına neden oldular. Yeşiller’e de zaten açıkça görülen sonucu açıklamak kaldı. Bu aşamada müzakerelere devam etmenin anlamı olmayacaktı. Çünkü son haftalarda görüşmeler Yeşiller’in savunduklarının tam tersine dönüşmüş, kalifiye yabancı işgücünün cezbedilmesi yerine aktif bir caydırma politikası hakim hale gelmişti. Göç Yasası ile ilgili görüşmelerin, ancak göç konusuna odaklanılması durumunda anlamı olur."

Cottbus’ta yayınlanan Lausitzer Rundschau gazetesinde şu satırlar yer alıyor.

"Korkuya son verilmesi, sonu gelmeyen bir korkudan iyidir. Yeşiller görüşmelerin sona erdiğini açıklarken böyle düşünmüş olmalı. Bu anlaşılabilir bir tutum. Koalisyon hükümeti ve muhalefetten müzakereciler yedi aydır bir uzlaşmaya varmak için kendilerine eziyet ediyor. Ancak göç konusu uzun süredir görüşmelerin gündeminden düşmüş durumda. Neredeyse sadece terör zanlısı yabancılar ve bunların mümkün olduğunca sessiz sedasız sınırdışı edilmesi konuşuluyor. Hristiyan Birlik partilerinin hukuk devletinin ilkelerini kırma azmi, Yeşiller partisinin tahammül sınırını aştı."

Reutlinger General Anzeiger gazetesinin yorumunda İçişleri Bakanı Otto Schily eleştiriliyor:

"Koalisyon hükümetinin şu an içine saplandığı ikilemin sorumlusu, öyle görünmesine rağmen Yeşiller değildir. Kriz bir tek kişinin imzasını taşıyor: Otto Schily. İçişleri Bakanı’nın, Hristiyan Birlik partilerinin sınırdışının kolaylaştırılması, güvenlik yönetmeliklerinin daha da sertleştirilmesi gibi her gün yenisi eklenen taleplerine karşı çok fazla istekli davrandı. Teröristlerin hedef alınarak öldürülmesi gibi ifadeleriyle yoğun tartışmalara yol açan Schily, anayasa ile ilgili endişelerden de etkilenmemiş görünüyor. Başbakan Gerhard Schröder’in duruma müdahale ederek eski yol arkadaşı Otto Schily’i devlet çizgisine çekmesinin zamanı gelmiştir."

Göç Yasası'yla ilgili son yorum Südkurier gazetesinden:

"Suçlu aramak fazla birşey kazandırmayacak. Bu felakete herkes kendi çapında katkıda bulundu. Birlik partileri sürekli tutum değiştirdi, bir gün önce evet dediğine bir gün sonra hayır dedi. Sosyal Demokratlar da devamlı taktik değiştirerek, rüzgarın estiği yöne göre davrandı. Yeşiller 11 Eylül saldırılarına tepki verme, değişen güvenlik koşulları ile ilgili fikir üretme becerisi gösteremedi. Sonuç, siyasetin nasıl çıkmaza sokulabileceği, siyasilerin nasıl eli kolu bağlı kalabileceğini gösteren bir örnek ışığında ortaya çıkan koalisyon krizi. Göç gibi hassas bir konu şimdi yine bir sonraki seçim kampanyasının kıyma makinesinden geçirilecek."

Irak’ta Amerikan askerlerinin tutuklulara işkence görüntüleri ile patlak veren skandalın yankıları sürüyor. Recklinghaeuser gazetesi bu konuda şu yorumda bulunuyor:

"Irak’ta, Guantanamo esir kampında, özgürlük ve insan hakları konularında kendisini bir nevi patent olarak gören ABD adına neler yapılıyor? Refleks haline gelmiş Antiamerikan suçlamasına maruz kalmadan bu soruyu sorabilmemiz gerekir. ABD’yi tüm İslam dünyasında, özellikle de kurtarmak, özgürleştirmek istediği Irak’ta tutunamayacak hale getiren yine kendisidir."

İsrail’de Başbakan Ariel Şaron’un Gazze Şeridi’nden çekilme planlarının partisi tarafından reddedilmesi ile ilgili yorumlar da sürüyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde şu ifadeler yer alıyor:

"Şaron kendi partisindeki çoğunluk dengelerini bilmiyor muydu? Bu hiç olası değil. Şimdi muhaliflerine ve hatta Amerikalı müttefiklerine dönüp ‘en azından denedim" diyebilir. Ancak kendi taraftarlarının oylarının tersi yönde davranmak sorunlar çıkaracaktır. Dolayısıyla Şaron’un zayıflaması görecelidir. Gazze’den çekilmesi gerekmeyecek, hatta İsrail topraklarına katma seçeneğini saklı tutacaktır. Şaron’un erken seçimlerden korkmasına da gerek yok. Hamas ve diğer radikal Filistinli örgüt yöneticilerine suikast politikası, uluslararası alanda kınansa da halkın çoğunluğundan onay buldu. Güvenlik duvarının inşası da."

Almanya’da İçişleri Bakanı Otto Schily’nin dün açıkladığı polisiye vakalar bilançosunda suç eğiliminin arttığı görülüyor. Münchner Merkur gazetesinde yer alan yorumda bu eğilimde hükümet politikalarının da rol oynadığı eleştirisinde bulunuluyor:

"Schily çocuk ve gençler arasında suç oranının düşmeye devam ettiğini açıkladı. Kendisi de muhtemelen çok iyi biliyor ki, bu gelişme mağaza hırsızlıklarındaki azalmaya dayanıyor. Bu polisin bir başarısı değil, mağaza ve süpermarketlerdeki kamera gözlem tekniklerinin gelişmesindendir. Mağaza hırsızlıklarını hesaba katmadığınızda, şiddet olayları ve uyuşturucu ile ilgili suçlarda korkunç bir artış olduğu görülüyor.’’