1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.04.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı4 Nisan 2005
https://p.dw.com/p/Abr5

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün göze çarpan tek konu Papa II. Jean Paul’ün ölümü. Köln’de yayımlanan Kölner Anzeiger gazetesi, Papa’nın son saatlerinin medyatik bir olaya dönüştürülmesini eleştirdiği yorumunda özetle şu satırlara yer veriyor:

“Ölüm, özel hayatın son perdesidir ve hiçbir tabu tanımayan toplumun bu uzun ölüme seyirci olması tasvip edilemez. Papa bile olsa, kimsenin ölümü kesintisiz canlı yayına konu edilmemelidir. Onu sevenler sonunda adeta Papa’nın ölümünü sabırsızlıkla bekler hale getirilmesi onaylanamaz. Kimi, ‘ölümünde ona yakın olma duygusunu tattığını sansa da da bu kendini kandırmacadır. Dünya onun yanında değildi ve sadece onu uzaktan seyrediyordu. Son günlerde sergilenen manzaralar, hayatın en tabii uzantısı olan ölümün bir sansasyon gibi temaşa edilmesinden başka bir şey değildi.“

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin yorumu ise şöyle:

“Papa’nın ölümü ani olmadı, ama Jean Paul’ün papalığıyla ilgili yargıya varmakta acele edilmemelidir. Herkesin gözleri önündeki bu yavaş ölüm, üzüntüyü daha da arttırdı. 26 yıllık papalık görevi hangi kıstasa göre değerlendirilsin? Dini ve siyasi yargılar çıkacak, protestanı, protestocusu, mümini, dinsizi, Alman’ı, Doğu Avrupalısı ve kozmopolit olanı kendine göre bir bilanço çıkaracak. O Katolik hristiyanlığın mesajını yorulup usanmadan dünyanın en ücra köşesine kadar taşıdı. Papa’nın ölümüyle, güvensizlik daha da artcaktır.“

Bonn’da yayımlanan General Anzeiger gazetesinin yorumu da şöyle:

“Papa, azgın dalgalara meydan okuyan bir kaya gibiydi. Kimse onu yıkamadı ve çoğu insan sırtını ona dayayabildi. Katolik dogmalarından taviz vermedi, doğu Avrupa’nın Sovyet hakimiyetinden kurtarılmasına yardımcı oldu. Büyük bir dinin lideri olarak hep barışı savundu ve Amerikan süper gücünü eleştirmekten kaçınmadı. Kararlılığıyla, inancıyla, fedakarlığıyla ve cesaretiyle inandırıcı bir papaydı. Dünya gençliğinin ona duyduğu hayranlık inandırıcılığının eseriydi. Kimliği, dini mesajlarından daha büyük hayranlık uyandırdı. Çünkü o saf ve yapmacık yanı olmayan bir insandı.“

Avrupa basınından, Varşova’da yayımlanan liberal Polonya gazetesi Gazeta Wyborcza Papa’nın ölümüne ilişkin yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Katolik Kilisesi’ni, Polonya’yı, dünyayı ve tek tek her birimizi değiştiren Papa İkinci Jean Paul ile aynı yüzyılın çeyreğini paylaştık. Çok fazla şey talep etti, o yüzden de çok eleştirildi. Ancak kimi çelişkili sözleri ona karşı duyulan saygıyı ve sevgiyi azaltmadı. Papa, 20. yüzyılın iki canavarı ile, nazimin ve komünizmin totalitarizmini tanıdı, Auschwitz ve Koljma toplama kamplarından kendine dersler çıkarttı. Bugün bizler üzgünüz, çünkü Polonya’nın en büyük otoritesi artık hiçbir zaman geri dönmeyecek. Bu gerçeğe rağmen, İsa’nın dünyadaki elçisi olarak görev yapan bu kişinin yaşamımıza girmesinden ve birçok iyi şeyi başarmasından dolayı kadere teşekkür borçluyuz.”

Viyana’da yayımlanan muhafazakar Die Presse gazetesi ise yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Papa II. Jean Paul’ün dışırıya karşı kilise sınırlarını aşan, büyük, tılsımlı bir kişilik olduğunu söylemek, ama aynı zamanda onun kilise içerisindeki muhafakara tavrı ile, sorunları çözmekten çok sorun yarattığını iddia etmek, ona haksızlık etmek anlamına gelir. İnançlar konusundaki takındığı tavır, Papa İkinci Jean Paul’ün ‘karanlık’ yönünü göstermiyor, aksine onun dini konulardaki esasiyet ilkesine verdiği önemi gösteriyor. Ve bugün Papa’nın kişiliği için söylenenler, Katolik kilisesinin geleceği için de geçerlidir: Günün modasına ayak uydurmak demek, katolik kilisesi ile toplum arasındaki mecut olan sorunların kendiliğinden çözüleceği anlamına gelmez.”

Fransız sol liberal Liberation gazetesinin yorumu ise şöyle:

“Papa II. Jean Paul, bir yandan angaje bir muhafazakar tutum sergiliyor, öte yandan gerici dini dogmalara sahip çıkıyordu. Onun bu dogmatizmi, kadınların dini görevler üstlenmesini, rahiplerin evlenmesini olanağını engelledi. Yenilenme değil, olanı düzeltme, reformdan geçirme çabasıyla sınırlı kaldı. Bu yüzden, dinlere dönüşün moda olduğu bir dönemde Katolik Kilisesi, bu akımdan yararlanamayacaktır.”