1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Presseschau

3 Aralık 2009

Bugünkü Avrupa basınında ABD Başkanı Barack Obama'nın yeni Afganistan stratejisi ve İsviçre'deki minare referandumunun yankılarıyla ilgili yorumlar ön planda.

https://p.dw.com/p/KpVt
Fotoğraf: AP

Varşova'da yayımlanan Dziennik Gazeta Prawna, Barack Obama'nın yeni Afganistan startejisi kapsamında ülkedeki asker sayısını artırma planlarını değerlendiriyor:

"Afganistan'da devletin, ordunun ve polisin işler bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak, mümkün olmadı. Bir avuç aşırı islamcıya karşı yürütülen mücadele, yabancı güçlerin müdahalesine başkaldırı haline dönüştü. Devlet Başkanı Hamid Karzai, usulsüzlüklerin yapıldığı bir seçimin ardından ülkeyi yönetiyor, NATO süngülerle kendisini desteklemeye devam ediyor, ülke iç savaş halinde. Afganistan'da hiçbir şey iyi görünmüyor.(...) Afganistan'daki Polonya askerlerinin sayısının artırılması talebi kabul edilebilir. Ancak sadece Polonya güçlerinin misyonunun askeri operasyonlardan eğitime kaydırılması koşuluyla. Afganistan'ın güvenliğini Amerikalılara teslim etmeli ve biz, Afgan güvenlik güçlerinin eğitimine yoğunlaşmalıyız."

İspanyol El Periodico de Catalunya gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"ABD Başkanı Barack Obama'nın, Afganistan'daki birliklerin güçlendirilmesi yönünde verdiği karar, bugüne kadar verdiği en zor karardı. Bu karar, Obama'nın görev süresinin tamamını şekillendirecek. Ancak bunun kutlama havasında duyurulması, kararın hem ABD, hem de müttefiklerinde şüpheyle karşılanmasını ört bas etmeye yetmedi. Obama'nın askeri stratejisi, birçok açıdan şüpheli. Afganistan'a takviye birlik gönderilmesinin işe yarayıp yaramayacağı, belirsiz. Amerikan birlikleri ülke coğrafyasını çok iyi tanıyor ve saldırıya geçmiş durumda. Taliban'a karşı yürütülen mücadele, Pakistan'ın Amerikalılara bu yolda tam güven duymaması nedeniyle daha zor olacaktır."

Danimarka'nın sağ liberal Jyllands-Posten gazetesi aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşe yer veriyor:

"Başkan Obama'nın Afganistan'la ilgili verdiği karar doğru ve ABD'nin sonu olmayan bir savaş yürütmek istememesi halinde de tek seçenek. Bölgeye 30 bin Amerikan askeri ile diğer NATO üyelerinden asker gönderilmesi, Afganistan hükümetine kendi güvenlik birimlerini inşa etmesi ve kurumları işler hale getirmesine zaman tanınması için yeterli görünüyor. Başkan Obama, El Kaide ve Taliban'ın meydanlarda savaşılarak yenilemeyeceğini zamanında kavradı."

Bugünkü gazetelerde yer bulan bir başka konu ise İsviçre'de yasaklama kararının çıktığı minare referandumunun yankıları. Polonya'nın sol liberal Gazeta Wyborcza gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

"Müslüman hükümetlerin hoşgörüsüzlüğü ya da İslamın bazı temsilcilerinin adam öldürmeye varacak fanatizmi, Avrupa'da diğer dini cemaatlerin varlığını kabul edenlerin, İslam’ın haklarını yok saymasının özrü olamaz. İrlanda'daki IRA'nın fanatizmi ya da Sırp-Ortodoks ve Hırvat-Katolik militanlar, Katolik kiliselerinin çanlarının bulunduğu kulelerin yasaklanmasının temeli olabilir mi? Sinagogların kubbeleri, fanatik bir Yahudi olan Baruch Goldstein namaz kılan 29 Filistinliyi öldürdü ve Yahudi kamuoyunun bir bölümü tarafından kahraman ilan edildi diye yasaklanabilir mi? İsviçreli seçmenler yaşadıkları hayal kırıklığını ifade ettiler ancak hayal kırıklığı asla hukukun yerini alamaz. Hayal kırıklığı her zaman kötü bir kılavuzdur."

Alman Dresdner Neuste Nachrichten'ın aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırları okuyoruz:

"Türkiye ve Suriye'nin zengin Müslümanlara İsviçre'deki banka hesaplarını boşaltmaları yönündeki çağrı, minare referandumunun mantıklı bir sonucu. Ancak Türkiye'nin kendisini din özgürlüğü için mücadele eden bir ülke olarak gösterip, böyle adımlar atması, kendisine biçtiği bu tanımı gölgeliyor. Kendi ülkesindeki Hıristiyan cemaatlere eziyet edenler, papazların eğitim almasını ve yeni kiliseler inşa edilmesini engelleyenler, hoşgörünün savunucusu olamaz. Üstelik Türkiye'nin boykot çağrısı, AB üyeliği çabaları açısından da hiç de tavsiye edilecek bir tavır değil."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Ahmet Günaltay