1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0311 Presseschau

3 Kasım 2010

Başbakan Angela Merkel’e, içinde patlayıcı madde bulunan bir paket gönderilmesi ve bugün Berlin’de yapılacak olan, Almanya’daki göçmenlerle ilgili uyum zirvesi, derlediğimiz yorumların konularını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/Pww9

Stuttgarter Nachrichten gazetesi başbakanlıktaki bombalı paket alarmıyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“El Kaide paket göndermez. Bu olayın arkasında korku salmak isteyen başkaları var. Başbakanlıkta alarma geçilmesine neden olan madde Atina çıkışlı kara baruttu. Benzer paketlerin gönderildiği Sofya, Moskova, Bern ve Paris’ten sonra Berlin de muhtemel bir saldırı hedefi olarak işaretlenmek mi istenmişti? Bu menfur hadisenin bireysel mi yoksa örgütlü bir otonom grubun marifeti mi olduğu güvenlik birimlerince ortaya çıkarılacaktır. Kesin olan, birilerinin Yemen kaynaklı bombalı paketlerden ve Yunanistan ile Fransa’daki protesto eylemlerinden esinlenerek korku yaratmak istediğidir.”

Freiburg’da yayımlanan Badische Zeitung başbakanlık binasında patlayıcı madde içeren bir paketin bulunmasına şu satırları ayırmış:

“Bu gibi ödlekçe düzenlenen suikastların kurbanları açısından, gözü dönmüş cihatçıların mı yoksa sözüm ona euro kurbanlarının öcünü almak isteyenlerin mi canına kastettiği fark etmez. Güvenlik makamlarının başına yeni bir iş daha açıldı: Yunanistan’daki euro krizinin sorumluluğunu politikacılarda ve başını alıp giden yolsuzlukta değil de Avrupa Birliği ile bazı hükümetlerde arayan otonomlar grubuyla da uğraşmak zorundalar. Şiddetin kökleri 2008 yılına kadar uzanıyor da olabilir. O yıl anarşistler, bir gencin öldürülmesi üzerine günlerce taşkınlık yapmış, dönemin hükümeti ise olayları bastırmakta aciz kalmıştı. Terör hücreleri bu anarşist grupların bağrından çıkmış da olabilir.”

Oldenburgische Volkszeitung Avrupa’daki anarşist akımların eylem menzilinin uzadığına işaret ediyor:

“Bu kez El Kaide değildi ama ilham ondan gelmişti. Berlin’deki başbakanlığa bombalı paketi gönderdiği tahmin edilen Yunanistan’daki sol otonom gruplar son derece radikalleşmeye başladı. Yaygara koparıp çevreyi tahrip eden cumartesi anarşistlerinin yerini teröristler alıyor. Menfur eylemlerini de Berlin’e kadar ulaştırabiliyorlar. Avrupa’nın içinde yeni bir demokrasi düşmanı doğuyor.”

Basın özetlerine, bugün Berlin’de Almanya Başbakanı Angela Merkel’in başkanlık edeceği ve göçmenlerin Alman toplumuna uyumunu konu alan buluşmanın ele alındığı yorumlarla devam ediyoruz. Frankfurter Allgemeine Zeitung uyum zirvesiyle ilgili olarak şu uyarıda bulunuyor:

“Başında, karşılıklı beklentileri dile getirmeleri için sorumlu politikacıların göçmen toplumların temsilcileriyle bir araya gelmesi düşünülmüştü. Bu zirvede ise yaklaşık 120 katılımcı bir çeşit yoklamayla, planlarının ve verdikleri taahhütlerin ne kadarını yerine getirdiklerinin hesabını verecek. Bu kez fondaki müzik biraz farklı. Hiçbir İslam derneğinden boykot tehdidi gelmedi. Zirvenin en büyük başarısı şöyle özetlenebilir: Katılmayan uyum tartışmasında da artık söz sahibi olamaz.”

Münchner Merkur gazetesi uyum zirvesiyle ilgili olarak şu hatırlatmalarda bulunuyor:

“Almanya Aile Bakanı yine Müslüman gençlerdeki Alman düşmanlığından yakındı. Sarrazin’in kitabından önce uyum tartışmasında böyle ifadelere rastlanmazdı. Başbakan Merkel’in çok kültürlülüğün iflasını ilan etmesinden sonra bakanlar da daha açık konuşmaya başladılar. Yabancıların Almanlara ve homoseksüellere hoyratça davranmaları, büyük kentlerin sorunlu semtlerinin realitesi haline geldi. Entegrasyon karşılıklılık esasına dayanır. Müslüman kuruluşlardan bazıları, hayat tarzını bizzat tayin, cinsiyet eşitliği ve evrensel insan haklarını tanımadıkları sürece, devletle Hristiyan kiliseleriyle aynı göz hizasında olma iddiasında bulunamazlar.”

Berliner Morgenpost gazetesinin aynı konuyla ilgili satırlarıyla basın özetlerine son veriyoruz:

“Almanya’daki göçmenlerin uyumuyla varılmak istenen nihai hedef belirlenmiş değil. Halâ Alman ön planının arka plana düştüğü yerler var. Alman ön planı, medeni toplum ve demokrasi kurallarıyla, insan haklarının savunulmasından ve düşünce özgürlüğünden geçiyor. Buna kısaca ,batılı değerlerin kabullenilmesi, diyebiliriz. Bu değerlerin kaybolduğu yerde göçmen yaşadığı topluma ulaşamaz, olsa olsa toplumun dışına kaçar.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Beklan Kulaksızoğlu