1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

02.09.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Cem Sey2 Eylül 2004
https://p.dw.com/p/AbtU

Avrupa ve Almanya’daki gazetelerde bugün Rusya’da Çeçen saldırganların çocukları rehin alması ve Irak’ta iki Fransız gazetecinin kaçırılmasına İslam dünyasından gelen tepkilere yer veriyor. Ayrıca Türkiye'nin AB tartışmaları da devam ediyor.

Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda, Bild gazetesine verdiği demeç dikkat çekiyor. Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi Bild’e verdiği bir demeçte, Avrupalı bir Türkiye’nin uluslararası teröre karşı mücadelede vazgeçilmez olduğunu ve Ankara’ya Avrupa Birliği kapısının kapatılmasının tehlikeli olduğu uyarısını yaptı. ”O zaman, demokrasiyi ve Batılı değerleri zaten reddeden güçler kuvvetlenecek. Bu da bizim için tehlikeli” ifadesini kullandı. Avrupa’nın bir inanç birliği değil, bir değerler topluluğu olduğunu da vurgulayan Fischer, ”Seçim hakkı bizim. Bizi İslami köktendinciliğe karşı koruyacak çağdaş, demokratik ve Avrupalı bir Türkiye istiyor muyuz, istemiyor muyuz?” diye sordu. Aralık ayındaki kararın öncelikle müzakerelerin başlama tarihi hakkında bir karar olacağını da sözlerine ekleyen Alman Dışişleri Bakanı, henüz tam üyeliğe hazır olmadığını Türkiye’nin de bildiğini anlattı ve bunun ancak 10-15 yıl sonra gerçekleşebileceğini savundu. Fischer, ”bunun için, girilen yolda yürümeye güçlü şekilde devam edilmesi, yani reformların kararlılıkla uygulamaya geçirilmesi lazım” dedi.

Buna karşılık Düsseldorf’ta yayınlanan Handelsblatt gazetesi, müzakerelerin sonucu açık şekilde yürütülmesinin en mantıklı çözüm olacağını iddia etti. ”Kendi sorunlarıyla boğuşan ve kendi içinde kavgalı bir kulübe katılmanın Türkiye’ye bir faydası olmaz. Siyasi bakımdan daha Avrupa’ya gelememiş bir ülkeyi üye almanın da Avrupa Birliği’ne faydası olmaz” görüşünü savunan gazete, ”Türkiye’yi memnuniyetle karşılarız, fakat şimdiden olumlu bir yanıt vermek hatalı olur” yorumunu yaptı.

Rusya’ya bağlı Kuzey Osetya’da Çeçen saldırganların 200 çocuğu bir okulda rehin alması, Avrupa’da bir yandan dayanışma duygularına yolaçıyor, ama diğer yandan da Putin ve Rus politikasına eleştiriye neden oluyor. Financial Times Deutschland gazetesi, Putin’in uzlaşacak bir kişiliğe sahip olmadığını savunduktan sonra şunları yazıyor:

”Bu kez teröristlerin hedefi çocuklar. Bugüne kadar Rusya’da Çeçen davasına sempati duyan herhangi biri varsa, bundan sonra şoka girerek bundan vazgeçecek. Birçok Rus, Putin’in etrafında toplanacak. İlk bakışta bu anlaşılır bir durum. Fakat yine de çok açık bir gerçek görmezden geliniyor: Putin’in Çeçenistan politikası iflas etti.”

Stuttgarter Zeitung ise Putin’izlediği uzlaşmaz politikanın nedenini açıklamaya çalıştı. Gazeteye göre, bunun üç nedeni var. Birincisi, Putin’in, ülkenin başka bölgelerinde bölücü düşüncelere sahip olanları caydıracak bir örnek oluşturmayı arzulaması. İkincisi, Kremlin’in, Orta Asya’dan gelen ve Kafkasya üzerinden Batı’ya, Türkiye’ye ve Avrupa’ya akan petrol üzerinde denetimini sürdürmek istemesi. Ve nihayet, Putin’in siyasi kariyerini Çeçenistan’daki sert tavrına borçlu olması.

İngiltere’nin başkenti Londra’da yayınlanan muhafazakar Times gazetesiyse, ”Sovyetler Birliği döneminin ardından yaşanan kargaşa gözönüne alındığında, Moskova’nın sorunun büyümesini önlemekteki yeteneksizliği şaşırtıcı değil. Burada Rusya’nın siyasi ve askeri kültüründeki büyük zayıflıklar açıkça ortaya çıkıyor” diye yazdı.

Irak’ta iki Fransız gazetecinin kaçırılmasına Fransa ve Arap ülkelerinde Müslümanların gösterdiği büyük tepki de Avrupalı yorumcuların ilgisini uyandırdı. Fransız Le Monde gazetesi, Irak’taki İslamcı aşırıların hedeflerine ulaşamadığını savundu.

”Fransa’daki Müslüman cemaatini bölerek, Fransız toplumunu içindeki yaklaşık 5 milyon Müslüman'la karşı karşıya getirmek isteyenler, iki Fransız gazetecisini kaçırarak, ulusal bir hareket, hatta neredeyse daha kısa süre önce olanaksız olan kutsal bir birlik yarattılar” diyen Le Monde, Fransa’daki Müslümanlar'ın Fransa’ya olan bağlılıklarıyla, uyum ve tanınma arzularını dile getirme fırsatını kullandığını belirtti.

Liberation gazetesiyse, Arap ülkelerinde bu vakada gösterilen tepkinin, benzer her olayda da gösterilmesi gerektiğine dikkat çekti. Aynı düşünceler, Belçika’da yayınlanan De Standaart gazetesine de yansıdı. ”İki gazeteci, ölen oniki rehineden önemli” saptamasına yapan gazete şöyle yazdı:

”Nepal küçük bir ülke. Fransa’ysa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Daimi üyesi. Oniki rehinenin öldürülmesine Nepal’de öfkeyle yanıt verildi ve bir cami tahrip edildi. Fakat Arap dünyasında nerdeyse sadece Georges Malbrunot ve Christian Chesnot’nun kaçırılması kınandı. Bu gibi adam kaçırmaların İslam’a uygun olmadığı savını Irak’ta daha önce meydana gelen adam kaçırma ve cinayet olaylarında hemen hemen hiç duymadık.”

Viyana’da yayınlanan bulvar gazetesi Kurier, son terör olaylarının sorumlusunun Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olduğunu öne sürdü. Gazetede şu görüşlere yer verildi:

”Putin, Rusya’nın güneyindeki karşı şiddetin, uygar dünya adına İslamcı katillere yönelik olduğunu söylüyor. Fakat hesabı, halklar, basit vatandaş ve savaşa gönderilen güvenlik güçleri ödüyor. Irak’taki Amerikalı ve Iraklılar gibi. Amerikan Başkanı, polis kalesi halindeki New York’ta yapılan parti kongresinde kendisinin etkili bir anti-terör savaşçısı gibi kutlanmasını sağlasa da, gelen haberler onun hesabını bozuyor: Dünya daha güvenli değil, daha tehlikeli oldu.”