1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

02.04.2007 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Jülide Mollaoğlu2 Nisan 2007

Alman gazetelerinde bugün, Başbakan Angela Merkel’in Ortadoğu gezisi, İngiltere ve İran arasında yaşanan gerilim ile Almanya’da iç güvenliğe dair yasaların sertleştirilmesi planlarına ilişkin yorumlar göze çarpıyor.

https://p.dw.com/p/Abip

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Almanya Başbakan Angela Merkel’in Ortadoğu barış sürecinin canlandırılmasında geç kaldığını savunuyor: Başbakan Merkel’in Ortadoğu ziyaretinin iki hedefi vardı: Bölgedeki durum hakkında fikir sahibi olmak ve barış sürecine destek vermek. Ancak, barış sürecinin canlandırılması söz konusu olduğunda, Merkel’in ziyareti başarısızlıkla sonuçlanma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Arap dünyası, İsrail ile barış için yeni bir teklif sunarken, Merkel, Filistinlilerle temasa geçmekte geç kaldı. Eğer, Filistin polikasını değiştirmek ve Avrupa’da öncü bir rol oynamak için, beklenmedik, cesur bir adım atarak, Filistinlerle temasa geçmiş olsaydı, hiç bir şey kaybetmezdi. Bu da gerçek bir destek olurdu.”

Berliner Zeitung gazetesi ise, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Condolezza Rice’in başaramadığını, Merkel’in nasıl yapacağını soruyor ve Ortadoğu’da barış perspektifinin daha iyi olmadığını vurguluyor. “Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın sunduğu barış planı, İsrail’in tanınması için çok sayıda şartı da içeriyor. Ortadoğu’daki kör düğümünü şiddetle çözmek mümkün olmadığı için, geriye tek seçenek olarak müzakere etmek kalıyor. Üstelik, Angela Merkel’in koyduğu Hamas ile görüşmemek gibi, önkoşullar olmadan... Bu girişimi başlatmak ise sadece Washington’ın elinde, ama bunun için de Bush iktidarının sona ermesini beklemek gerekiyor.”

İran’ın 15 İngiliz deniz piyadesini serbest bırakmaması nedeniyle yaşanan krize ilişkin Tageszeitung gazetesindeki yorumda, Rusya ve Türkiye’nin, krizin aşılması için ara bulucu rol oynayabileceği belirtiliyor: “İran ile Batı arasındaki gerginliğin giderilmesini isteyen ve bu nedenle de arabuluculuk yapmaya çalışan Türkiye, krizin aşılması için yardımcı olabilir. Hem Rus hükümeti, hem de Türk hükümeti, İran tarafından düşman olarak algılanmıyor. Bu nedenle, her iki ülke de, savaş çıkarmak üzere, sadece bir neden arayanların işine yarayacak gerilimi engellemek için İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ve kurmaylarını ikna edebilir.”

Financial Times Deutschland ise İngiltere Başbakanı Tony Blair’i, eski meslektaşı Margaret Thatcher, İran krizini de 1982 yılında Arjantin ile İngiltere arasında Falkland Adaları nedeniyle oluşan gerilimle karşılaştırıyor: “İngiliz birliklerini, ABD Başkan Bush’un ‘rehine’ olarak nitelediği bir grup denizciyi kurtarmak için İran’a göndermek, akla yatkın bir seçenek değil. Bu nedenle de Blair hükümetinin şu anda izlediği tutumu sürdürmekten başka çaresi yok: Baskıcı ve görüşmeye hazır, iki tavrın karışımı bir tutum izleyerek, İran’ı razı etmeye çalışmak. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ılımlı kararının da gösterdiği gibi, İngiltere’nin bundan daha fazla uluslararası dayanışma beklememesi gerekiyor.”

Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin, güvenliğe ilişkin yasaları sertleştirmek istemesi, Frankfurter Rundschau gazetesinde yayımlanan yorumda “aşırıya kaçmak” olarak değerlendiriliyor: “11 Eylül intihar saldırıları, Londra ve Madrid’de yapılan terör eylemleri, bombalı sahipsiz çantalar... Bunların hepsi de yasaların değişmesi için birer neden olarak görülebilir... İçişleri Bakanı Schaueble, selefi Sosyal Demokrat Otto Schilly gibi iç güvenliği sağlamaya çalışıyor. Ama, sözde güvenliğin sağlanabilmesi için, özgürlükler giderek daha fazla kısıtlanıyor.”