1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

01.04.2011 - Alman basınından özetler

1 Nisan 2011

Kaddafi rejimine karşı havadan askerî operasyonun sürdüğü Libya’da durum ve Japonya’da nükleer facia tehlikesinin yansımaları, bugünün Alman basınında öne çıkan konular arasında.

https://p.dw.com/p/10lgR

Berliner Zeitung, Libya'ya askerî operasyonu değerlendiriyor:

“Askerî açıdan bakıldığında operasyon anlamlı olabilir. Çünkü Libyalı muhalefetin bir planı yok ve sadece güvenilir kaynakların gösterdiği hedeflerin vurulması ilkesi geçerli. Ama siyasî açıdan bakıldığında operasyon büyük bir hata. Her ne kadar Arap liderler şimdiye kadar Kaddafi rejimine karşı hava saldırılarına destek verse de, operasyon Arap dünyasında yeniden Batılı işgalci güçler korkusunu canlandırabilir.”

Braunschweiger Zeitung'un yorumu ise şöyle:

“Kimin kime karşı savaştığını bilmeden yapılacak silah sevkiyatı, bir intihar komandosuna dönüşebilir. Ama Libya'da askerî kart oynanmazsa, devrilmek istenen bir rejim desteklenmiş olur. NATO sadece gelişmelere yanıt verebiliyor. Tutarlı bir strateji hayata geçirme fırsatını ise kaçırdı. Ama önündeki engel, belki de kendi kabuk bağlamış yapısıdır.”

Magdeburg'da yayımlanan Volksstimme gazetesi ise Libya'ya silah sevkiyatı tartışmalarını ele alıyor:

“Alman hükümeti, Libya'da askerî operasyona ‘hayır' dediği için hem içte hem de dışarıda NATO ittifakına ihanetle suçlandı. Ama aradan geçen zamanda eleştiriler duruldu. Batı'nın desteğine rağmen Kaddafi'ye karşı başlatılan isyan, çöl kumuna saplanmış durumda. Fransa, İngiltere ve ABD öncülüğünde başlatılan havadan savaşta, başarının hemen geleceği düşünülmüştü. İsyancıların ilerleyebilmesi için müttefik kara birliklerinin gönderilmesi gerekir. Ama Batı ittifakı, Libya'daki kestirilemeyen durum nedeniyle haklı olarak buna yanaşmıyor. Peki savaş çarkında çöl kumuna nasıl yaklaşılabilecek? Her halükârda isyancılara silah sevkiyatı yoluyla değil. Silahların sonunda kimin eline geçeceği o kadar belirsiz ki, CIA ajanları bile bunu bilemez.”

Japonya, ağır hasar gören nükleer reaktörlerinde bir faciayı önleyebilmek için mücadeleyi sürdürüyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Batı’da teknik mükemmeliyetçiliğin sembolü olarak görülen Japonya’da yaşanan çaresizliği ve köklerini irdeliyor:

“Bu kadar gelişmiş bir ülke nasıl oluyor da, Fukuşima’da nükleer faciayı önlemek için canları pahasına çalışan teknisyenlerine yeterli yiyecek ve su sağlayamıyor? Nasıl oluyor da ülkenin en büyük enerji şirketi yanlış ölçüm değerleri veriyor, değerleri saklıyor ya da kararları almakta geç kalıyor. Nasıl oluyor da tsunamizedeler hâlâ barınaklarda kalıyor, yiyecek-içecek sıkıntısı yaşanıyor ve ücra köşelerdeki yerlere ancak büyük lojistik çabayla ulaşılabiliyor? Japonya’nın çaresizliği düşündürücü. Tüm bu yaşananlar, Japonya’nın kendi kendini kandırmışlığını gözler önüne serdi. Dışarıdan teknolojide dünya lideri ve en büyük ekonomilerinden biri olarak görülen Japonya’da 1868’deki dışa açılım yüzyıllarca süren içe kapanıklığı sona erdirdi. Ama bu açılım gönülsüzdü ve Batı’nın teknolojisini alıp, eski Japon ruhunu koruma mantığına dayanıyordu. Eleştiri, vatandaş kamuoyu, bireysellik, yani modernleşmenin diğer yüzü Japon mantığında çok az rol oynadı. Fukuşima’nın ardından yeni bir başlangıcın başarılı olması isteniyorsa, Japonya’nın kendini kandırmayı bırakması gerek.”

Süddeutsche Zeitung ise Fukuşima’da yaşananlar ve nükleer enerjiye karşı vatandaşların şüphelerinin sandığa yansıdığı eyalet seçimlerinin ardından Alman hükümetinin nükleer enerjiye son verme yönünde attığı adımları ele alıyor:

“Koalisyonun nükleerden vazgeçme çalışmaları saat gibi işliyor. Uzmanlar derhal santrallerin güvenliğini gözden geçirecek. Ancak pekçok uzmana göre varılacak sonuç belli. Normal işletim için santrallerin donanımı iyi. Ancak uçak çarpması olsun, bazuka ya da bilgisayar solucanı olsun, santralleri hedef alacak dışarıdan saldırılara karşı bazıları tamamen korumasız. Teröristler denemeden, durumun şimdi gözden geçirilmesi iyi. Üç haftalık gevelemenin ardından hükümet ilk kez plana benzeyen bir şey ortaya koydu. Ve eski nükleer santraller olmadan da gece ışıkların yanabildiğini Almanlar her akşam görüyorlar.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Murat Çelikkafa