1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Şaron'un hesapları

Peter Philipp / DW15 Ağustos 2005

Gazze Şeridi’nde 21, Batı Şeria’da ise 4 Yahudi yerleşim biriminin İsrail tarafından tahliyesine başlandı. İsrail yönetimi, tarihi olarak adlandırılan bu adımıyla, yıllar önce başlayan Ortadoğu anlaşmazlığında ilk kez Filistin topraklarını sahiplerine iade ediyor. DW’den Peter Philipp’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZuR

“Son yıllarda Gazze Şeridi’ne yayılan 8 bin dolayındaki Yahudi yerleşimci için işgal altındaki topraklara veda etme zamanı geldi. En geç Çarşamba gününe kadar İsrail’e dönmeyenleri ordu zorla bu topraklardan çıkaracak. Gazze Şeridi’nin boşaltılmasını durdurmak artık imkansız.

17 Ağustos’tan sonra da bölgede kalanlar İsrail yasalarını çiğnemiş olacak. Bu, devletler hukuku açısından, ilk yerleşimcinin Gazze Şeridi’ne girmesinden beri geçerli bir ihlaldi. 4. Cenevre Konvansiyonu, işgalci tarafa aldığı toprakların nüfus yapısını değiştirme hakkı tanımıyor. Yani, İsrail ne kimseyi topraklarından sürebilir ne de kendi vatandaşını işgal ettiği topraklara yerleştirebilirdi. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra onaylanan bu konvansiyon, Gazze Şeridi ile Batı Şeria’yı işgal eittiği 1967 yılından beri İsrail tarafından ihlal edilmekteydi.

İsrail’in siyasi yönetimi Yahudiler’in güvenliğini arttırmak için işgal edilen toprakları bırakmama ve Tevrat’ın vadettiği yurda kavuşma politikasında karar kılmıştı. Büyük İsrail projesinin mimarlarından biri de çeşitli hükümetlerdeki bakanlık görevi sırasında yerleşimi teşvik eden Ariel Şaron’du. Aynı Şaron, başbakan olduktan sonra ise Gazze Şeridi’nin tamamı ile Batı Şeria’daki yerleşim birimlerinin kısmen kaldırılmasını kararlaştırdı.

Şaron şimdi değişti mi? Muhtemelen, hayır. Ariel Şaron aşırı dinci değil, eski bir asker olarak da pragmatik bir tutumla geçmişin yükünden sıyrılmayı, dolayısıyla da hem İsrail’in hem de kendi geleceğini garanti altına almayı deniyor. Bu da artık bir karış toprak dahi verilmeyeceği ve Batı Şeria’nın önemli bölümünün İsrail’e dahil edileceği anlamına geliyor. Bu amaçla, güvenlik duvarı çekip Batı Şeria’daki yerleşim birimlerini genişletiyor. Bir daha 1967 öncesindeki siyasi haritaya dönülmeyeceği hususunda da Beyaz Saray’dan teminat almış bulunuyor.

Peki, bundan sonra ne olacak? Filistinliler, alabilecekleri kadar toprak almaları için binbir güçlükle ikna edilebildi. Ama Şaron’un Gazze Şeridi’nden başka toprağı iade etmeyeceğini sezmişlerdi. Bunu kabullendiler ve bağımsız devletlerini belki de Gazze’de ilan edecekler. Bu doğru bir adım olur. Çünkü hiçbir haklarından feragat etmiş olmazlar ve devlet sıfatıyla İsrail ile eşit statüye kavuşur, uluslararası alanda resmen tanınırlar. Lübnan’daki mültecileri de Filistin kısmi devletine çağırabilirler.

Tam bir devlet hüvviyetine bürünmeleri ise Filistinliler’in İsrail ile yapacakları görüşmelere bağlı olacak. Ve tabii dış dünyadan alacakları desteğe de. George W. Bush’a bu konuda güvenmiyorlar. Ama ABD Başkanı, Filistinliler’i devlete kavuşturma sözü vermişti. Ve Bush’un, bu devletin Gazze Şeridi ile sınırlı kalacağını kastetmiş olabileceği de sanılmıyor.”