1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Şırnaklı Ermeni'nin Şişli'ye yolculuğu

14 Nisan 2009

Türkiye'de Ermenilerin siyasete atılmasında öncü isimlerin başında Vasken Barın geliyor. Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Barın, Şırnak’ta başlayan hikayesini ve Türkiye'deki Ermenileri DW’den Hülya Köylü'ye anlattı.

https://p.dw.com/p/HVuW
Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Vasken Barın
Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Vasken BarınFotoğraf: DW / Hülya Köylü

Vasken Barın, bir Anadolu Ermenisi. Dünyaya geldiği Şırnak’ta ilkokula kadar sadece Kürtçe konuşabildiğini söyleyen Barın, Türkçe’yi ilkokulda öğrenmiş. Barın Şırnak'taki koşullarını şöyle anlatıyor:

“Ben Şırnaklı’yım esas, Şırnak doğumluyum. İlkokulu Şırnak’ta okudum. Ve ilkokula gidinceye kadar Kürtçe konuşuyordum, ana lisanım Kürtçe. Benim anam - babam Kürtçe dışında bir lisan bilmezlerdi. Bir zamanlar oralarda belki Ermeni okulları vardı, fakat bizim dönemimizde, ben doğduğum zaman yoktu Ermeni okulu. Kilise de yoktu.”

Zor koşullardan siyasete

Zor şartlarda ilkokulu bitiren Barın, daha sonra İstanbul’a gelerek yatılı bir Ruhban Okulu’nda eğitimine devam etmiş. Barın, "O zaman papaz da yetişiyordu okulda. İsteyen papaz olabiliyordu. İsteyen de normal lise mezunu olup üniversiteye devam ediyordu. Ben üniversiteye devam ettim. Okulda, 6’ıncı sınıfta bir anda Ermenice ve İngilizce öğretmeye çalıştılar. Tabii ki Türkçe’yi de doğru düzgün bilmiyorduk o zamanlar” diyor.

Ama Vasken Barın yıllar boyu azmederek Türkçe'yi, Ermenice'yi ve İngilizce'yi de öğrenmiş. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yüksek mimar olarak diplomasını almış ve hayata atılmış. Uzun yıllar ticaret yaptıktan sonra siyasetle ilgilenmeye başlayan Vasken Barın, şimdi İstanbul’un önde gelen ilçelerinden Şişli’nin belediye başkan yardımcısı.

Ermeniler siyasete yıllarca ilgi göstermedi

Ermenilerin yıllarca siyasete ilgi göstermediğine, kapalı bir toplum olarak kaldığına dikkat çeken Barın, bunun nedenlerini şöyle anlatıyor:

“Evet pek rağbet göstermediler. Kapalı bir toplum olarak kaldılar. Biraz da belki 1943’te Varlık Vergisi azınlıkların aleyhine tecelli etti. 1956 olayları ve benzeri durumlarda azınlık diyebileceğimiz unsurlar, başta Ermeniler olmak üzere, daha çok kendi kabuğuna çekilip kendi okullarını, kendi kiliselerini idare etmeye çalıştılar. Fazla ülkenin siyaseti ile ilgilenmediler.”

Ancak kendisinin 10 yıl önce Şişli Belediye Başkan Yardımcısı olarak atanmasıyla Ermeni cemaati içinde siyasete ilginin arttığını belirten Vasken Barın, Avrupa Birliği sürecinin Türkiye’de yaşayan Ermeniler üzerinde de olumlu yansımaları olduğunu dile getiriyor:

“Şimdiki hükümetimizin AB yetkilileri ile yaptığı görüşmeler ve kaydedilen mesafeler bize de yansıdı, Türkiye’ye de yansıdı. Haliyle Ermeni cemaatine de yansıdı. Çünkü neticede Türkiye’de 70 milyon toplumun fertlerinin içerisinde biz de varız. Türkiye’ye herhangi olumlu ya da olumsuz bir tesirden haliyle biz de etkileniyoruz. Avrupa Birliği süreci bence olumlu bir tesir oldu bize.”

Hrant Dink'in ölümü

Barın, Hrant Dink’in öldürülmesi sonrasında ise Ermeni cemaatinin yine içe kapandığını, ancak bunun kısa sürdüğünü ifade ediyor. Barın sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Hrant Dink’in öldürülmesi Ermeni toplumuna orta derecede bir şok olarak kendi kabuğuna çekilme gibi bir duruma sebep oldu. Fakat Ermeni toplumu da farkında, benim de düşüncem öyle: Hrant Dink, 70 milyonun kararıyla öldürülmedi. Dink, 70 milyon insanın verdiği karar neticesinde ensesinden kurşunlanmadı. Öyle olsaydı, Ermeni toplumu ilelebet açılamazdı, ama iki sene sonra 14 arkadaşımız yerel yönetimlere talip oldu.”

Vasken Barın’ın yakın gelecekteki en büyük dileği ise Türkiye – Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi. Barın, nesillerce bu iki ülke komşu olacağına göre sınırların açılmasını ve Türk insanı ile Ermeni insanının kucaklaşmasını görmek istiyor.

Hülya Köylü/İstanbul

Editör: Nihat Halıcı