1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Çözüm olmadan üyelik görünmüyor“

Murat Çelikkafa / DW13 Haziran 2006

Berlin’deki Bilim ve Politika Vakfı’nın Türkiye ve Kıbrıs uzmanı Heinz Kramer, Kıbrıs sorununun bundan sonra da ortaya çıkabileceğini belirterek, “Kıbrıs sorunu çözüme ulaşmadan üyelik mümkün görünmüyor“ dedi. Kramer, DW’den Murat Çelikkafa’nın sorularını yanıtladı…

https://p.dw.com/p/AZub
Türkiye ve AB arasında fiili müzakereler dün resmen başlamıştı
Türkiye ve AB arasında fiili müzakereler dün resmen başlamıştıFotoğraf: AP

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki fiili müzakereler, bilim ve araştırma faslında resmen başladı. Ancak Kıbrıs sorunu, Türkiye– AB ilişkilerinin geleceği ve müzakere sürecini sıkıntıya sokacak gibi görünüyor. AB, Türkiye’nin Ankara Antlaşması’nı uygulaması konusunda ısrarlı. Aksi halde Ada’nın tümünü temsilen AB üyesi olan Kıbrıslı Rumların, Türkiye ile yürütülen müzakere sürecinde veto kozunu oynamasına kesin gözüyle bakılıyor. Ankara - Brüksel ilişkilerinde gelinen noktayı ve müzakere sürecinin geleceğini Berlin’deki Bilim ve Politika Vakfı’nın Türkiye ve Kıbrıs uzmanı Heinz Kramer’e sorduk.

DW: Sayın Kramer, Türkiye ile yürütülen müzakere sürecini Kıbrıs’ın gerçekten de etkileme gücü var mı?

Kramer: Teorik olarak baktığımızda bu etkileme gücü hayli fazla. Zira müzakere süreci oybirliği esasına göre yürütülüyor. Yani coğrafi ve nüfus açısında büyüklüğüne ya da siyasi etki gücüne bakılmaksızın her üye ülke eşit söz hakkına sahip. Bu da demek oluyor ki prensip olarak Almanya ve Fransa’nın AB içindeki söz hakkı ne kadarsa Kıbrıs da aynı etki gücüne sahip. Tabii pratikte bu durum biraz daha farklı.

DW: Peki, bu etki gücüne rağmen Türkiye’nin AB’ye üyelik şansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani, Türkiye’nin, Kıbrıs’ı tanımadan da Birlik üyesi olabilmesine yönelik bir formül bulunabilir mi sizce?

Kramer: En iyi ihtimalle yüzde 50 diyebilirim. Çünkü, Kıbrıs sorunu çözüme ulaşmadan Türkiye’nin Birliğe üye olması pek mümkün görünmüyor. Mevcut şartlar altında Kıbrıs sorunun çözüme kavuşması, daha ziyade Rum yönetiminin arzu ettiği şekilde olmalı. Ancak bu şekilde Ankara’nın üyeliğine ’evet’ diyeceklerdir.

DW: Görünen o ki Kıbrıs sorunu, Ankara-Brüksel ilişkilerinde belirleyici konumunu sürdürecek. Ancak bazı gözlemciler, Kıbrıs konusunun sadece Brüksel’in öne sürdüğü bir bahane olduğunu, büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin Avrupa’ya entegre edilemeyeceğini ve asıl meselenin de burada yattığını öne sürüyorlar. Sizce de müzakere sürecinde din faktörü ön planda olacak mı?

Kramer: Şu anda bu konu, kesinlike arka planda yeralıyor. Gelecekte de Kıbrıs sorunu kadar öne çıkacak bir konu olmayacaktır. Çünkü Kıbrıs sorunu, müzakere sürecinin her safhasında karşımıza engelleyeci bir faktör olarak çıkabilir. Oysa din konusu için aynı şeyi söyleyemeyiz. Her bir müzakere başlığının açılması ve kapatılması, hele hele müzakere sürecinin tümüne onay verilmesi ya da bloke edilmesi, Kıbrıs Rum yönetiminin takdirine kalmış.

DW: Sayın Heinz Kramer, bilindiği gibi AB, Ankara hükümetine, Kıbrıs dışında da bazı önemli koşullar öne sürmüştü. Sizce bu koşullar yerine getirildi mi?

Kramer: Müzakerelerin başlatılmasına yetecek derecede bu koşullar Türkiye tarafından yerine getirilmiş vaziyette. Ancak bunun tam üyelik için yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Zaten şu anda da böyle bir durum söz konusu değil. Bunun için en az 10 yıllık bir sürede bahsediliyor. Şu anda çizilen görüntü, Türkiye’nin reform arzusunun yavaşladığı yönünde. Nitekim bu konu, AB’nin Türkiye’ye yönelttiği ikinci ve hatta daha da büyük eleştiri noktası. AB ayrıca müzakerelerdeki ilerlemenin, reformlardaki ilerlemeye bağlı olduğunu da defaatle vurguladı.

DW: Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dile getirdiği “imtiyazlı ortaklık“ formülü şu aşamada rafa kaldırılmış gibi görünüyor. Ne dersiniz?

Kramer: Evet, bu yöndeki tartışmalar halihazırda rafa kaldırılmış durumda. Zira gerek Alman hükümeti gerekse bizzat Bayan Merkel, böyle bir formülün Ankara hükümetince kabul edilmeyeceğini anlamış durumda. Tabii, bunun günün birinde –örneğin Kıbrıs konusunda işler sarpa sararsa- yeniden günde gelip gelmeyeceği de başka bir soru.